Çevik Koç Anti-Paternleri-2
İki sene önce, biraz da kendimize çuvaldızı batıralım demiş ve bir miktar dalgaya alarak gözlemlediğim farklı Agile Koç tiplerini yorumlamıştım. Okuyanlar vardır belki, kendimi de “Yunan Radyosu Agile Koç” olarak dahil etmiştim dalga geçilenler arasına. İki yıl içerisinde bir iş değişikliği yaşadım ve bu değişiklik sayesinde hem yeni Agile Koç arkadaşlarım oldu hem de farklı kurumlarla çalışma ve farklı Agile Koçları gözlemleme şansı edindim. Ve… bana yeni malzemeler çıktı. 😀
Daha önceki yazıdaki gibi, eğlenceli arketipler ile Agile Koç tiplerimizin avantajlarını, dezavantajlarını ve kendimce “geliştirici aksiyonlar ne olabilir?” üzerine önerilerimi listeleyeceğim. Daha önceki yazıyı okumayanlar veya bir hatırlayayım diyenler için linki de buraya bırakıyorum.
Hadi başlayalım.
1. Cemal Süreya Agile Koç
Edebiyatın amacının ne olduğu konusunda süregelen bir tartışma vardır. “Sanat, sanat için midir, yoksa sanat toplum için midir?”. “Sanat toplum içindir.” diyenler eserlerini ortaya koyarken toplumu bilinçlendirme, farkındalık yaratma gibi amaçlar güderler. Zor dönemler yaşanması, milli hareketlerin içinde olunması gibi durumlarda ortaya çıkarlar. Ülke edebiyatımızda Halide Edip, Orhan Kemal, Mehmet Akif gibi… “Sanat, sanat içindir.” diyenler ise edebi zevk ve estetik kaygılar ile eserlerini üretirler. Göze hoş görünmesi, ruha hitap etmesi amaçlanır. Divan edebiyatı, Turgut Uyar, Öz şiirci Ahmet Haşim ve tabi ki nirvana Cemal Süreya… Bazı Agile Koçlarda da “Agile için agile yapma” durumu görülebiliyor. Cemal Süreya gibi Agile konusunda estetik kaygılar ile hareket ettiklerini gözlemliyorum. Agile, aslında daha etkili, müşteri için faydalı ve çalışanların da içinde olmaktan zevk aldıkları bir çalışma ortamı yaratılmasına yardımcı olmak için varken, asıl amaç o ritüelleri yapmak, agile metriklerini tutmak ve yükseltmekmiş gibi davranışlar sergilenebiliyor. Rahmetli babaannem olsaydı şöyle derdi: “Oğğluuum burada iş yapıyoz, az uzakta oynan Agile’ınızı, kafam almaye.”.
Güçlü yanları: Özellikle yolun başında olan takımlar içindir çok faydalıdırlar. Yeni bir süreci ve iş yapış şeklini öğrenirken gerçekten bunu sahiplenen bir Agile Koç size çok yardımcı olacaktır. Sizin yoldan sapmamanızı sağlayabilir. Japon dövüş sanatlarındaki “Shu-Ha-Ri’nin”, “Shu” hali için ideal olabilir. Nedir diye merak edenler için basit bir anlatım linkine buradan ulaşabilirsiniz.
Zayıf yanları: Öncelikle, Agile Manifesto ile çelişme durumu var. Amaç tekrarlı döngüler ile üzerine ekleyerek (iterative incremental) ürün/hizmet üretmek. Ana amaç “iş” ve “agile” ona yardımcı olmak için var. Hani manifesto diyor ya “Süreçlere biraz fazla önem atfediyorsunuz”. Senin kullandığın Scrum, Kanban, XP her neyse onlar da süreç sadece. Takımları ana amaçtan uzaklaştırma, gerektiğinde esneyememe, yanlış metrikleri (üretim metrikleri yerine, story point eritme hızı, Agile olgunluk ölçümü, vs.) takip ettirme gibi sorunları yaratabilirler. Özellikle “Ha” aşamasındaki takımlar için zararlı olabilirler.
Reçete ne?: Sanırım olayın ruhunu anlamak için biraz Agile tarihçesine, nedenine ve felsefesine bakmalarında yarar var. Kendisi “esneklik” için olan bir şeyin kendisi de esnek olmalı. Özellikle “Kanıt Temelli yönetim (Evidence Based Management)” konularını incelemek faydalı olabilir. Biraz da Agile Koç olarak zaman geçirmek gerekiyor sanki. İnsan bu konuda da tecrübe kazandıkça anlıyor zaten konunun aslının ne olduğunu.
2. Güneş’in Kankası Agile Koç
Son dönemlerde Yoga, Reiki ve içsel yolculuk mevzuları pek popüler. Hatta yoga yapan herkes yoga eğitmeni. Maliyeti de düşük. Bir yoga matı, hali hazırda var olan telefonunuzdan açacağınız dinlendirici bir müzik ve hareket ederken sağı solu devirmemeniz için biraz boş bir alan. Benim en sevdiğim ise “Surya Namaskar (Güneşe Selam)” ritüeli. Aklıma hemen şu sahne geliyor :
- “Vay Solar! Ne yaptın hacı?”
- “Abi ne yapayım, dolanmaca işte tüm gün.”
Gözlemlediğim bazı Agile koçlar da “Güneş’in kankası” modunda olabiliyor. Her şeyin insanın önce kendi içine bakması ve kendini tanıması ile çözüleceğini, önce evrene ve içindeki enerjiye saygı duymamız gerektiğini söylediklerini duyabilirsiniz. Güzel kardeşim, tabi ki takım olmaya çalışıyoruz, evet ilişkiler önemli ve biz sayısalcılar bu konularda cahiliz kabul de tüm konu da o değil be canım benim.
Güçlü Yanları: Agile yöntemlerin hepsinde takım oyunu çok önemli. Zaten “Bireyler ve aralarındaki ilişkilerin” önemine parmak basıyor Agile Manifesto ilk cümlesinde. Eğer mühendis ağırlıklı bir kadro ile çalışıyorsanız çoğunlukla bu konulardan bihaber olduklarını görebilirsiniz. “Soft skill” nasıl çevrilebilir Türkçe’ ye tam emin olamıyorum, “İnsani beceriler” diyebiliriz sanırım. İşte bu konularda takımlarına ciddi destek sağlayabilirler.
Zayıf yanları: İş yaparken takımların karşılaştıkları tüm engeller takım içi iletişim, konulara olumsuz bakmaları, kendi içlerindeki veya paydaşları ile çatışmaları yönetememeleri değildir. Backlog önceliklendirmede problem yaşayan PO’ya Kano modeli, PBI’ları bölemeyen takımlara bölme tekniklerini, yöneticileri ile sorun yaşayan Scrum Master’a Management 3.0’ı anlatabilmeniz lazım. Sadece tek bir konuda bilgi sahibi olmak yeterli değil. Hatta bu konulardaki farkındalığı artırıp, diğer konularda destek olamaz ve iş yapabilir hale getiremezseniz takımınızı, tek katkınız çok sayıda istifa yaşanmasını sağlamak olur.
Reçete ne?: Koçluğun 4 temel özelliğinden biri “öğreticilik”. Ama önce senin öğrenmen lazım ki öğretebilmelisin. Agile “iyi pratikleri” öğrenmek için bol okuma yapılmalı. Takımların sorunları için gerektiğinde kolları sıvayıp sen de işin içine girmelisin. Öğretmek için yapmalı, nasıl yapıldığını göstermelisin. Kolaylaştırıcı teknikleri bilmeli ve gerektiğinde alet çantandan çıkarıp kullanabilmelisin. Bunun için de tek çözüm kişisel gelişim kitaplarından başını kaldırıp biraz da mühendislik ve agile pratikleri üzerine okuma yapmak.
3. 4-Year-Old Agile Koç
Rahmetli Aziz Nesin’in “Gözüne Gözlük” öykü kitabında “Mu ni” isimli harika bir hikayesi vardır. “Mu ni”, “bu ne” nin çocukça söylenişi. Okuyalı çok uzun zaman oldu. Belki yanlış hatırladığım yerler olabilir ama sanırım hikaye, bir aile toplantısında, yurtdışı eğitimli bir Pedagog ’un 2 yaşındaki bir çocukla baş etmeye çalışırken nasıl delirdiğini anlatılıyordu. Çocuk sahibi olanlar bilir, çocukların bu her şeyi sordukları dönem gerçekten faciadır. Kötü günler bitiyor merak etmeyin. Sonra daha kötü günler geliyor. Biraz yaş ilerledikçe her şeyin sebebini sorguladıkları dönem başlıyor. “Neden?”.
- “Oğlum, karınca yenir mi? Bırak onları, yeme!”
- “Neden?”
Delirirsin. Akıl sağlığını korumak çok zordur. Allah tabi ebeveynlere güç kuvvet ve sabır veriyor. Fakat bu sabır sadece çocuğunuz olduğu için, herkese karşı değil. Bazı Agile Koçlar da sizinle ilişki kurarken “4 yaşında” gibi davranabiliyor. Kök sebebi bulacak ya abla/abi, hemen “Neden?”.
Güçlü yanları: Simon Sinek üstadımız “Start with Why” diyor. Gerçekten de sebebi anlamak hem yaptığın işe anlam yükleyebilmen ve sahiplenebilmen hem de sorunlarının temelinde yatan nedenleri anlayabilmen ve doğru çözümler üretebilmen için çok gerekli. Bu şekilde olaylara merakla yaklaşmak ve takımlara bu “meraklı” bakışı aşılamak anlamında çok değerli katkılar sunabilirler. Kök sebeplerin anlaşılmasına yardımcı oldukları için, Organizasyonel değişikliklerin tetikleyicisi olma ihtimalleri de vardır.
Zayıf yanları: “Neden” sorusu koçlukta tavsiye edilmeyen bir sorudur. Çünkü karşı taraftakinde sorgulandığı izlenimi uyandırabilir ve defans yaratabilir. İlla “nedeni” anlamak istiyorsanız farklı şekillerde aynı soruyu sormayı öğrenmelisiniz. Ayrıca her zaman sorarak değil bazen de kendi gözlemleriniz ile, fark ederek bu sonuçları çıkarmalısınız. İnsanlar bazen cevapları bilemeyebilirler. Siz zaten tecrübe getirin diye Agile Koç olarak oraya davet edildiniz. Durmadan bunu sorarak insanları rahatsız edebilirsin ve de saygınlığını da kaybedebilirsin. “Lan bu hiçbir şey bilmiyor, her şeyi bize soruyor!” denilebilir arkanızdan.
Reçete ne?: Tecrübe çok önemli. Çok fazla takım ve organizasyon gördükçe benzer problemler ile karşılaşıyorsunuz. Ahmet Akdağ “Nasıl Agile Olunur?” kitabında “organizasyondaki kötü kokular” diyor. Bu kötü kokuları aldığınızda sormadan da sebepleri bilebilirsiniz. Gözlem yapmayı öğrenmek de çok önemli. Gerçek bilgi insanın kendi deneyimlediğinden elde edilir. Bu sebeple bazen de sormak yerine kendi deneyimlerinizi kullanmayı öğrenmelisiniz.
4. Plasebo Agile Koç
“Plasebo” Latince kökenli bir kelime olan “placebo’dan” geliyor, “Hoşnut etmek” anlamında. 2. Dünya Savaşı sırasında, İtalya ve Kuzey Afrika cephelerinde görev alan anestezi uzmanı Henry Beecher, elinde morfin kalmaması sebebi ile, acı çeken yaralı askerlere, morfin yerine tuzlu su solüsyonu veriyor ve bazı yaralıların bu işlemden sonra ağrılarının geçtiğini ve rahatladıklarını gözlemliyor. Halk arasında “Şeker hapı” diye de geçer. Aslında “ilaç” olmayan bir şey hastaya verilir ve hasta onu gerçek ilaç olarak düşündüğü için, psikolojik etkiler ile, kendini iyi hisseder. Bazı Agile Koçlar da şirketleri tarafından “bir gecede” Agile Koç ilan ediliveriyorlar. Sonra da kendileri bilmedikleri ve hiç deneyimlemedikleri bir konuda diğerlerine liderlik etmeleri, öğreticilik, Mentörlük ve koçluk konularında destek olmaları bekleniyor. Oluru var mı bunun? Az izan lütfen! Saç, sakal uzattın diye Şaman mı oldun hemen?
Güçlü yanları: Özür dilerim, herhangi bir güçlü yanlarını göremiyorum ben. Takımlarına veya organizasyonlarına bir katkıları olamayacaktır. Barış Bal bir yazısında bu konuya değinmişti. Türkiye’deki 437 tane Agile Koç’tan kaçı “Plasebo” acaba?
Zayıf yanları: Yukarıda belirttim. Ne takımlarına ne organizasyonlarına faydalı olamayacaklardır. Hatta kendilerine bile zarar verecekler büyük ihtimalle. Çünkü kendi repütasyonlarını da bozacaklar. Kurumsal yerlerde bir defa “işe yaramaz” damgası yerseniz onu düzeltmek çok zordur. İşten ayrılıp başka yere geçseniz bile sizi takip eder o unvanınız. Dünya küçük, iletişim çağındayız. Haberiniz uçar yeni ortamınıza. Ekşi sözlüğe bir bakın isterseniz. Agile Koçluğu nasıl tanımlamışlar? Bence ne kendinize ne iş arkadaşlarınıza ne de bu mesleği hakkı ile yapmaya gayret edenlere bunu yapmaya hakkınız yok.-
Reçete ne?: Önce deneyim kazanmalısınız. Önce kendiniz yapmalısınız. Bir Agile takım üyesi olmanızı ve o takım içerisinde herhangi bir sorumluluğu yerine getirmenizi öneririm. Mutlaka bir Agile takım neler yaşıyor, ne sorunlarla uğraşıyor, nasıl bunların üstesinde gelebiliyor bilfiil deneyimleyerek öğrenmelisiniz. Bundan sonra ancak başkalarına Mentörlük yapabilirsiniz. Sizi İngiltere Kraliçesi gibi “sör” ilan eden şirket yöneticilerine, “Önce yapmak istiyorum. Madem Agile Koç olmamı istiyorsunuz, bana bu fırsatı yaratın.” Diyerek başlayabilirsiniz.
Yorumlar