Bir ACM Danışmanının İlk İzlenimleri
Özellikle son dönemde Linkedin akışınızda fazlasıyla ‘çeviklik, agile, scrum, kanban’ kelimelerine denk geliyorsunuzdur. Bağlantılarınız çeviklik alanında sertifikalar alıp paylaşıyor, birçok organizasyon çevik dönüşüm hikayesinden bahsediyor, en popüler sayfalar geleceğin trendleri arasında yer alan çeviklikle ilgili makaleler yayınlıyordur, muhakkak birinden birine denk gelmişsinizdir.
Peki sizce bir şirket ne kadar çevik olabilir? ACM’de çalışmaya başlamadan önce bu soruya ne cevap vereceğimi bilemezdim, oysa ACM’de geçirdiğim 1 ayın sonunda şunu çok rahat bir şekilde ifade edebiliyorum: Burada her gün çevikliğin tüm değerlerini yaşayabildiğimizi şaşkınlıkla izliyorum ve bir süre daha şaşırmaya devam edeceğim gibi duruyor.
12 yıllık çalışma hayatımın özellikle son yıllarında üzerinde fazlasıyla düşündüğüm birkaç soruyu sizlerle de paylaşmak istiyorum. Belki farklı eğitimlerde, çalıştaylarda, envanterlerde bu soruların bir kısmı sizin de karşınıza çıkmıştır.
Bir çalışma ortamında olmazsa olmazlarınız nelerdir? Gününüzün kıymetli bir kısmını geçirdiğiniz ve ortak bir amaç doğrultusunda ilerlediğiniz takım arkadaşlarınızdan ne beklersiniz? Sizin hayatta asla ödün vermeyeceğiniz değerleriniz nelerdir? Bunlar çalıştığınız şirketin kültürüyle ne kadar benzeşiyor?
Ben adil, şeffaf ve güvenilir bir kültürün parçası olmayı tercih ediyorum. Bununla birlikte çalışanların görüşlerini özgürce dile getirebildiği, birtakım konularda inisiyatif alarak yeni şeyler deneyebildiği, deneyerek keşfettiği bir ortamda çalışmayı çok önemsiyorum. Süreçlerde yıpranmadığımız, sonuçlara ve çalışan çözümlere ulaşabildiğimiz, hata yapıp hatalarımızdan öğrenebilme özgürlüğünde olduğumuz bir çalışma ortamı hayal ediyorum, herkesin bunu deneyimleyebilmesini gönülden diliyorum. Çeşitlilik ve kapsayıcılık terimlerinin sadece sosyal medya paylaşımlarında kalmadığı, önyargısızca herkesi kucaklayan, her görüşe saygı duyan çalışma arkadaşlarım olmasını çok değerli buluyorum.
Bundan birkaç yıl önce müşterisi olarak tanıştığım ve birlikte yürüttüğümüz projelerde yakından tanıdığım ACM’in, hayalini kurduğum bu çalışma ortamına ne kadar yakın olduğunu her geçen gün daha da iyi gözlemleme şansım oldu. Bugün ise danışmanlarından biri olarak ACM’de ilk ayımı doldurmak üzereyim ve değerlerimle örtüşen bir şirkette çalışmanın huzurunu ve mutluluğunu yaşıyorum.
Çeviklik dendiğinde muhtemelen çevrenizden ilk olarak ve en çok duyduğunuz şirket ACM’dir. Gelin şimdi neden böyle olduğu konusundaki ilk gözlemlerimi size kısaca aktarayım.
En büyük farkı takım oyunu sağlıyor.
ACM’de sektörel uzmanlıklara göre ayrılmış olan takımlarda çalışıyoruz ve takım olarak her projede, her süreçte birbirimizi destekliyoruz. Takvimlerimizi oluştururken, planlamalarımızı yaparken, eğitim verirken, gerekli gördüğümüz her adımda birbirimize koşuyoruz, ortak hareket ediyoruz. Ve inanır mısınız, istisnasız herkes bunun bir parçası olmaktan fazlasıyla mutlu. Kimse takımındaki bir arkadaşı için zaman ayırırken ‘bana ek mesai yaratıyorsun’ şeklinde düşünmüyor. Ortaya konulan değere katkı sağlamakla duyulan tatmin her şeyden büyük.
Daha ikinci günümde takımımdaki bro’larımdan biri beni verdiği bir eğitime davet etti, 3 gün boyunca eğitimde kendisini gözlemleme ve gerektiği yerde destek atma şansım oldu. Her seans sonunda birlikte değerlendirme yaptık; katılımcıların enerjisi nasıl, sonraki seansa nasıl başlamak daha verimli olur, önceki seansta uyguladığımız egzersiz herkes için faydalı oldu mu vb. birçok açıdan görüşlerimizi paylaştık. Birliktelik duygusu ve fikirlerine değer verilmesi o kadar kıymetli ki, yoğun bir gün sonrası bile en ufak yorgunluk hissetmemenizi sağlıyor. Fikrime ilk dakikadan verdiğin değer için teşekkürler Murat bro!
Şimdi gelelim burada takım oyuncusu olma noktasında en şaşırdığım konuya: Tüm danışmanların kartvizitinde ‘partner’ yazan bir şirket hayal edin. Evet, hepimiz aynı amaca ulaşmak için ‘ortağız’. Her birimiz kocaman bir takımın parçasıyız. Hiyerarşinin olmadığı, kimsenin kimseye raporlamadığı, herkesin kendi sorumluluğuyla ve maksimum verimle değer yaratmak için motive bir şekilde çalıştığı bir şirket burası. Tüm danışmanlarının aynı zamanda ortağı olduğu bir şirket. Özgürce, keyifle, güvenle çalışılabileceğinin kanıtı.
Şepe-şeffaflık -ACM kültürü için bulduğum şeffaf pekiştirmesi kelime :) - kültürün temelinde yer alıyor.
Daha önce hiç ‘acaba şu an bu bilgiyi paylaşsam burada duymaması gereken biri var mıdır’ diye tereddüt ettiğiniz oldu mu? Eminim ki olmuştur. Ya ekibinize ya farklı bir departmanda çalışan çalışma arkadaşınıza ya üst düzey bir yöneticinize ya da bir paydaşınıza doğrudan söyleyemeyeceğiniz bir bilgi muhakkak dilinizin ucuna kadar gelmiştir; ancak dile gelememiştir. Benim de var geçmişte bu tarz anılarım. Oysaki şu an olduğum yerde, özgürce, tereddüt etmeden, çekinmeden, gizli midir diye endişelenmeden, şeffaflıkla her konuyu gündeme getirip görüşlerimizi tartışabiliyoruz. Gizli ajandalar olmadan, herkesin her bilgiye erişebildiği bir çalışma kültürü hayal değil, çevik kültürde mümkün.
Bir de bu başlık altında değinmeden geçemeyeceğim bir konu var: Herkesin birbirinin maaşını bildiği bir şeffaflık düşünün, düşünebildiniz mi? İşte ACM bu kadar şeffaf. Gizlimiz saklımız olmadan, farklı hırslara kapılmadan, başarıya odaklanarak daha fazla değer üretmeye çalıştığımız güvenli bir alan burası.
Birbirini ileri taşıyan yorumlar her ortamın olmazsa olmazı.
Birbirimizin gözlemlerini ve görüşlerini çok önemsiyor, yarattığımız her değer için takım üyelerimizden anlık geri bildirimler alıyoruz. Toplantılara, eğitimlere, çalıştaylara en az iki kişi katılıyoruz, böylelikle her daim objektif bir dış gözün değerlendirmesine ulaşabiliyoruz. Sadece iş odaklı süreçlerde de değil, kişisel anlamda da iş dışı sohbetlerimizde hep birbirimizi daha ileriye taşıyacak yorumlar yapıyoruz. ACM’de birbirimizin başarılarını alkışlamakla kalmıyoruz, daha da iyiye ulaşmak için ne yapılabileceğini birlikte düşünüyoruz.
İlk takım toplantımda tüm takım üyelerinin birbirine geri bildirim vermesine şahit oldum. O kadar samimi, o kadar yapıcı ve bir o kadar da gelişim odaklı görüşler iletildi ki, bir an önce hepsiyle daha fazla zaman geçirmek istedim. ‘Kaliteli’ geri bildirim kültürü olan bir ortamda psikolojik olarak güvende hissediyormuşsunuz, bunu ilk takım buluşmamda deneyimleyebildim.
Kaliteden ödün vermeden ‘çalışan çözüm’ü arayan uzmanlar değer yaratıyor.
ACM’de tüm ‘ACMer’ların birer yıldız olması amaçlanır. Herkesin gelişimi önemsenir, ACM sizi hem uzmanlığınızla ilgili hem de kişisel gelişim alanında besler. Katılmak istediğiniz eğitimlere direkt katılabilirsiniz, bütçesel herhangi bir engele takılmazsınız, İK onayı beklemezsiniz. Böylelikle yeni teknolojileri ve gelişmeleri takip etmeniz desteklenir, her daim inovatif fikirler sunma becerileriniz güçlenir. Deneme ve yanılmanın takdir edildiği, her örnekten bir şeyler öğrenerek daha da ileriye gidebildiğiniz, deneye deneye en fark yaratan ve en değerli yolu bulabildiğiniz bu çalışma şeklinde, asla kaliteden ödün vermeden daha iyisine ulaşma şansı yakalayabiliyorsunuz.
Müşteri memnuniyeti önceliği her işin merkezinde.
Çevikliği kendi kültüründe yaşayan, çok iyi dinleyip çok iyi anlayan, çok geniş sektör tecrübesi olan uzmanların en önem verdiği öncelik; müşterinin beklentisine en doğru değer önerisi ile karşılık vermek. İşte tam da bu sebeple; işe başladığımın ilk haftasında eski şirketlerimdeki çalışma arkadaşlarımdan bolca telefon aldım, iş değişikliğimin ardından yakın çevrelerinde ACM’den bahsetmiş ve hep çok olumlu cümleler duymuşlar. ACM hangi müşteriye dokunsa hep değer yaratmış. Eskiden bir ACM müşterisi olan ben de aynı düşünceye sahiptim ve bugün ben de bir ACMer olmanın gururunu yaşıyorum.
Peki hiç mi kötü bir şey yok bu ACM'de dediğinizi duyar gibiyim, elbet vardır gelişime açık alanlar; ama henüz karşılaşmadım. Şu ana kadarki izlenimlerim gösteriyor ki; geliştirilecek yanlar olsa da gelişmeye açık olundukça burada keyifle çalışabilirim.
Bu vesileyle ACM’deki ‘sister & brother’larım, hepinizi sevgiyle kucaklıyorum ve içten, samimi, sıcak karşılamanız için teşekkür ediyorum.
Yorumlar