Çevik ve "Rugged"
Savunma sanayiinde çalışanlar “rugged” terimini çok iyi bilir. Türkçemize, belki korumalı diye çevirmenin uygun olacağı bu ifade, daha çok savaş alanının zorlu koşullarına dayanabilmesi için elektronik cihazların, özellikle de bilgisayarların, fazladan sağlamlaştırma tedbirleri alınarak tasarlanması anlamına gelir. Bu haliyle, çarpma, düşme gibi durumlardaki darbelere ve yağmur, soğuk/sıcak gibi zorlu meteorolojik koşullara rağmen, bilgisayarlar her koşulda görevini yapabilirler. Bir anlamda kullananı yarı yolda bırakmazlar. Peki gerçekten böyle mi olur?
Aslında “rugged” olarak tasarlanan bilgisayarların her koşulda çalışmalarına rağmen genelde önemli bir handikapları olur: kullanılabilirlik. Çünkü ek koruma tedbirleri nedeniyle ya çok ağır olurlar, ya tuşları kolay yazmaya izin vermez ya da arayüzlerini kullanarak istediğiniz bir şeyi yapabilmek çok uzun sürer. Peki bu durumda her koşulda çalışsın isteği, asıl amaç olan kullanılabilsin ve işe yarasın ya da başka bir deyişle değer üretsin konusunun önüne geçmiyor mu?
Derdim tabii ki bilgisayar donanımlarını nasıl daha iyi “rugged” hale getiririz değil. Zaten, çok şükür ki, bu konudaki teknolojik ilerlemeler sayesinde çok daha hafif ve kullanılabilir donanımlar, dünyada da ülkemizde de uzmanları tarafından yapılabiliyor. Derdim daha çok, buradaki metaforu kullanarak savunma sanayiindeki ürün geliştirme süreçlerinin de daha değer odaklı olmasının önemine vurgu yapmak.
Tıpkı “rugged” örneğinde olduğu gibi, savunma sanayiindeki geliştirme süreçleri de her koşulda, yapılan kontratlara içerik ve takvim olarak uymayı en öncelikli konu olarak ele alırken, ortaya çıkan ürünün yarattığı değeri ve kullanıcının öncelikli taleplerini ikinci planda bırakıyor. Bu nedenle kontratta yazan tüm maddeler, sözleşmeden en alttaki birimin gereksinimlerine kadar izlenebilirlikle takip ediliyor ve her madde neredeyse eşit değerde kabul ediliyor. Bu nedenle sözleşmedeki takvimde belirlenen tarihlerde, ön tasarım gözden geçirmesi, son tasarım gözden geçirmesi ve kabul muayene faaliyetleri gerçekleştirilerek sözleşme tarihinin sonunda ürün teslim ediliyor. Tabii zamanında teslim edilebilirse.
Peki, ihtiyaç duyulan ürüne ve ana fonksiyonlara kontrat bitiminden çok daha önce kullanıcının ulaşabileceği ve kendisi için en öncelikli fonksiyonları alıp kullanmaya başlayabileceği Agile yöntemler savunma sanayiinde kullanılamaz mı? Yani, bilgisayarın darbelere ya da meteorolojik koşullara dayanıklı olmasından önce kullanılabilir olmasını önceleyemez miyiz?
“Agile” ya da Türkçe ismiyle Çevik geliştirme yaklaşımı tüm dünyada, başta yazılım geliştirme alanı olmak üzere defakto bir standart oldu ve yıllardır kullanılıyor. Ama nedense, savunma sanayii alanına girişi ve burada yaygınlaşması, sivil alanlardaki hareketine paralellik gösteremedi. Bunun sebeplerinden birkaçı aşağıdaki gibi sıralanabilir:
1. Savunma proje boyutlarının büyüklüğü, karmaşıklığı ve içeriğinde donanım ve platformların ağırlığının fazla olması,
2. Savunma kontratlarının ve proje kurgularının doğası gereği son kullanıcıya ulaşmanın zor olması,
3. Savunma ürünlerinin yaşam sürelerinin uzunluğu nedeniyle uzun yıllar idame edilmesi gerektiğinden, kapsamlı doküman üretme kültürünün çok baskın olması.
Peki bugün hala bu sebepler geçerli mi ve çevik dönüşümün savunma sanayiine girmesine bariyer oluşturabilir mi? Hiç sanmıyorum. Teknolojinin baş döndürücü değişim hızı, üretken yapay zekanın üretim hızını arttıran etkileri ve bunlara paralel olarak savaş alanında tehditlerin artan sayısı ve çeşitliliği, başka bir çalışma şeklinin savunma sanayiinde de kullanılmasını gerektiriyor. Bu konuda zaten bazı kıpırdanmalar başlamış durumda. Bugün savunma sanayii ile çevik ifadesi çok daha kolay yan yana anılır duruma geldi. Hatta ülkemiz savunma sanayiinde çeviklik rüzgarları esiyor bile diyebilirim. Nereden mi biliyorum? Çünkü 24 Nisan 2024 tarihinde Savunma Sanayi Başkanlığının, Teknoloji ve Yetkinlik Buluşmaları etkinliğinin ikincisi Aselsan ile birlikte, Savunma Sanayiinde Çevik Dönüşüm temasıyla gerçekleştirildi. Etkinlikte hem SSB hem sektörün önde gelen savunma sanayii firmalarının temsilcileri hem de bu alanda yıllarca dönüşüm hareketlerine öncülük eden ve eğitimler veren firmaların temsilcileri vardı. Gerçekleştirilen paneller ve sunumlarla sektördeki çevikliğin durumu değerlendirilirken, başlamış olan dönüşüm hareketleri de aktarıldı. Etkinlikte çevik düşünce yapısına hâkim sektör temsilcilerini görmek çok ümit vericiydi. Bu ülkenin savunma sanayiini regüle eden bir numaralı kurumu ve sektörün en önemli kuruluşlarından birisi, adeta savunma sanayiinde çevik dönüşüm hareketinin startını verdiler.
Tabii daha çok uzun bir yol var. Çünkü bu dönüşüm bir kültür değişimi demek ve yeni bir kültür inşa etmek her zaman zordur ve zaman ister. Bu dönüşümün, zaman içerisinde büyüyen ve hantallaşan, bürokrasinin verimliliği öldürme noktasına getirdiği, sektörün ana aktörlerinde başlaması ve başarılı örnekler ortaya çıkarması tüm ekosisteme olumlu yönde sirayet edecektir. Ekosistemde yer alan daha küçük ölçekli firmalar ise çok daha hızlı uyum sağlayacaklardır.
Peki bu başarılabilir mi? Eğer soruyu Türkiye Savunma Sanayii için cevaplayacaksak, öncelikle bunun Türkiye’de başka sektörlerde başarılıp başarılamadığına bakmak gerekir. Bunun için de kullanabileceğimiz en önemli kaynak sanırım, Agile Türkiye tarafından düzenli olarak yayınlanan ve Türkiye’deki çevikliğin nabzını tutan Türkiye Çeviklik raporu olacaktır. Bu rapor aslında Türkiye’de daha önce bu dönüşümün başarıldığı sektörler olup olmadığı konusunda bazı ipuçları veriyor.
450’den fazla katılımcıyla gerçekleştirilen son araştırma raporuna göre Türkiye’de çevik dönüşümün öncülüğünü %22 ile bankacılık sektörü yaparken onu %14 ile otomotiv ve teknoloji şirketleri takip ediyor.
Takım çalışması ve değer üretimi çevik yaklaşımları kullanmak için temel motivasyon olurken, yaklaşımın somut faydaları konusunda pozitif görüş bildirenlerin oranı %75 olmuş.
Genel olarak rapora bakıldığında, Türkiye’de başta bankacılık, otomotiv ve teknoloji sektörlerinde çeviklik konusunda önemli ilerlemeler olduğunu söylemek ve bu sektörler üzerinden bir başarı tablosu çizmek yanlış olmaz. Sanırım savunma alanının, otomotiv sektörü ile yakınsayabileceğini ve bunun da çevik dönüşüm adına savunma sanayii için bir başarı potansiyeline işaret ettiğini söylemek de mümkün. Bununla birlikte SSB gibi, savunma sanayiini regüle eden bir kurumun ortaya böyle bir irade koymuş olması da başarı için başka umut verici bir etken.
Peki bu nasıl başarılabilir? Çok uzağa gitmeye gerek yok. Yine rapora baktığımızda dönüşüm takımlarının oluşturulması ve kültürel bariyerlerin aşılması için bu takımlardan destek alınması gerekirken, takımların çevik şekilde çalışmaları sırasında çevik koçlar tarafından desteklenmesi de çok önemli görünüyor. Bunun için çevik koçlar yetiştirilmesi ve kurum içi yetkinlik eksikliklerinin de eğitimler ile giderilmesi gerekiyor.
Bu kısım sektördeki firmalar tarafından, özellikle de bu alanda uzmanlaşmış danışmanlık ve eğitim kurumları desteği ile halledilebilir. Hatta bu konuda SSB’nin vereceği çeşitli teşvikler ve eğitim danışmanlık destek programları ve Savunma Sanayii Akademi altında başlatılabilecek eğitim programları ile sektördeki özellikle küçük ve orta ölçekli firmalar rahatlatılabilir.
Peki bunun dışında dönüşümü destekleyecek ya da hızlandıracak başka adımlar atılabilir mi? Evet, atılabilir. Kurumlar dönüşümü gerçekleştirirken belki de onları en çok rahatlatacak konulardan birisi de çalıştıkları savunma kontratlarının çevik geliştirme modellerini destekleyecek şekilde düzenlenmiş olması olacaktır. Bunun için de en büyük görev, sektörü regüle eden Savunma Sanayi Başkanlığına düşecektir. SSB liderliğinde oluşturulacak ve savunma firmaları temsilcileri ve SSB uzmanlarınca oluşturulan çalışma grupları, yıllarca dönüşüme destek vererek büyük tecrübe biriktiren danışmanlık firmalarının desteğiyle bu çalışmayı tamamlayabilirler. Yine çevik bir yaklaşımla deneysel adımlar atarak bir kontrat modeli oluşturmak ve pilot projelerle deneyimleyerek iyileştirmek çok doğru bir yöntem olacaktır.
Önümüzdeki dönemde savunma sanayiinde çeviklik önemli gündemlerden biri olacak gibi görünüyor.
Çevik ve “Rugged”, bakalım yan yana nasıl olacak?
Yorumlar