İş Çevikliği (Business Agility): Fırtınalı Zamanlarda Hayatta Kalabilmenin Yolu
“Kumülonimbus bulutları, fırtınalı havalara işaret eder. Yerden 20 km yüksekliğe ulaşabilen bu bulut türü; dolu, kuvvetli rüzgar, gök gürültüsü, şimşek, kuvvetli yağış ve hatta hortumlara neden olabilir.”
İşte 2005 yılının Ağustos ayında Amerika’nın güney körfez kıyılarını vuran Katrina kasırgası da bu bulutlarla başladı. Sonrasında 125 milyar dolar zarar ile tarihin en büyük yıkımına neden oldu. Bu doğal afet sırasında insanların acil ihtiyaçlarını karşılamaları çok zordu ancak Walmart şirketinin “fırtınalı zamanlardaki” çevikliği bu problemin çözümüne yardımcı oldu. Walmart, kendi acil durum merkezi üzerinden meteorolojik bilgileri takip ederek, kasırganın yön değişimlerini izledi. Ne zaman, nerede, neye ihtiyaç olduğunu belirledi ve tüm sevkiyatlarını bu duruma göre yönlendirdi. Walmart, bu kasırga sırasında yaptıkları sayesinde farklı nedenlerle azalmış repütasyonunu düzelterek hayatta kalmayı başardı. Üstelik insanların hayatta kalmasına da yardımcı oldu.
Günümüz iş dünyasının durumuna baktığımızda da yukarıda bahsettiğimiz gibi fırtınalı bir ortam görüyoruz. Teknolojideki değişimler, inovasyonun çok hızlı olması, regülasyonlar, günlük hayatın liberalleşmesi vb. birçok etken karmaşıklık (complexity) ve belirsizlik artışına neden oluyor. Somut olarak bu durumun internetin icadı ile başladığını söylemek yanlış olmaz. Özellikle internetin iletişim ve etkileşim altyapısı olarak hayatımızın merkezine yerleşmesi bahsettiğimiz karmaşıklık ve belirsizliğe neden oldu. Sosyal gerçeklikler, rekabetçi iş ortamı, tüketicilerin alışkanlıklarının dijitalleşmesi ve hatta doğal afetler vb. etkenler ile, gelecekte bizleri daha karmaşık bir ortam bekleyecek.
Böyle bir ortamda şirketlerin yeni fikirlerini, hizmetlerini, ürünlerini tüketicilere ulaştırırken uzun zamanlara yayılan projeler yapmaları artık mantıklı gözükmüyor. Bu yeni fikri, hizmeti veya ürünü çok hızlı bir şekilde pazara sunmak, müşterinin geri bildirimlerini almak ve bu yeni oluşan duruma adaptasyon sağlayacak yöntemleri bulmak artık bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. İşte bu yetkinliğe biz “Business Agility” (İş Çevikliği) diyoruz.
Business Agility, yeni bir kavram gibi gözükse de aslında 30 yıla yakın bir geçmişi var. 90’lı yılların başlangıcında ABD’de ortaya atılan fikir, yine aynı ülkede üretim sektöründen 15 üst düzey yöneticinin hazırladığı üretim organizasyon stratejisi raporu ile temelleri atıldı. Benzer zamanlarda yazılım endüstrisinde ortaya çıkan Agile Software Development akımından da etkilenmiştir. İki yaklaşımın değer ve prensiplerine baktığımızda neredeyse bire bir aynı olduğunu görebiliriz.
Business Agility literatürde “bir organizasyonun iç ve dış ortamdaki değişimleri algılaması ve müşterilerine değer sağlamak için bu yeni duruma göre davranması” olarak tanımlanmaktadır. Belirsizlik ve hızlı değişim ile yüz yüze olan herhangi bir organizasyon için Business Agility bir gerekliliktir.
Yönetim gurusu Steve Dening’in yapmış olduğu tanıma göre Business Agility’nin temelinde 3 kanun vardır:
- Müşteri Kanunu. Müşterilere sürekli olarak değer katmak Business Agility’nin birinci temel taşıdır. Dening’e göre küreselleşmenin, de-regülasyonun, bilgi işçiliğinin ve yeni teknolojilerin bir sonucu olarak, pazardaki güç satıcıdan alıcıya geçti. Yani müşteri artık patron oldu. Bu durumun sonucu olarak organizasyonların yönetim ve hiyerarşik yapılarında da değişimler ortaya çıktı. Steve Dening bu durumu, Kopernik devrimine benzetmektedir.
- Küçük Takım Kanunu. Yapılacak işin küçük parçalara ayrılarak, küçük, çapraz-fonksiyonel ve otonom takımlar tarafından gerçekleştirilmesi Business Agility’nin ikinci temel taşıdır. Denning’e göre bu sayede karmaşık problemlerin çözümü kolaylaşır. Kısa üretim döngüleri sonucunda müşterilerden hızlı geribildirim alınabilir. Böylece sürekli bir akış yaratılarak müşteri memnuniyeti artırılır.
- Ağ (Network) Kanunu. Bütün bir organizasyonun girişimci zihniyeti benimsemesi; geleneksel, yukarıdan aşağıya bürokratik hiyerarşi yerine, etkileşimli bir ağ halini alması Business Agility’nin üçüncü ama en önemli temel taşıdır. Tam Business Agility kazanılmak isteniyorsa, bu kanunun mutlaka uygulanması gerekmektedir. Bu durumu sağlayabilmek için Agile düşünce sisteminin ve yaklaşımının sadece IT departmanlarının değil, tüm organizasyonun iş yapış şeklinin temelini oluşturması gerektiği anlaşılmalıdır.
Bu üç kanun arasında organizasyonlar tarafından benimsenmesi en zor olanın üçüncü kanun olduğunu belirtmekte fayda görüyorum. Bu kanunun tam olarak işleyebilmesi, sadece hiyerarşik yapının değil, aynı zamanda organizasyon kültürünün de değişmesi ile mümkün olacaktır. Ancak kültür dediğimiz kavramın değişim geçirebilmesi için bir süreç, sabır ve yönetim liderliği gerekmektedir.
Bir sonraki yazımda Business Agility kavramının uygulamasını kolaylaştıracak bazı pratiklerden bahsedeceğim…
Yorumlar